Sıkıştırılmış bir lig oynuyoruz.. Bu hafta her gün maç var. 6’ncı ve 7’nci Süper Lig haftaları bir arada. Ardından Avrupa maçları ve milli maçlar var ya.. Şimdi geçen hafta “rotasyon çıkmazı”na saplanan hocaların bu sıkışık haftasını ve sonrasını varın hesap edin..Geçen hafta nerdeyse herkes Beşiktaş’a çalışınca Fenerbahçe 6’ncılığa, Galatasaray 9’unculuğa düştü.. Beşiktaş’a çalışmayan tek hoca Sergen’di.. Garip bir rotasyon tuzağına düşünce, Antalya’ya nerdeyse 3 puan kaybediyordu. Antalyaspor, devreyi hatta ezerek oynayıp sadece 2-0’la kaparken, son anda da mutlak bir gol kaçırdı. Sergen ikinci yarıda, esas 11’ine döndü ama, devre 3-0 bitse, oyun döner miydi, düşünmek lazım.
Gerçi 2-0 da iyi skordu Antalya için.. Beşiktaş, ikinci yarı gözü kara yüklenecekti. Bunu herkes biliyordu. Bu Antalya’ya hatta fark yapma fırsatı verirdi. Ama ne var ki, Antalya’nın başında Ersun Yanal vardı.. İlk o çalışmaya başladı Sergen için.. Çekildikçe çekildi.. Müdahaleleri savunmaya dönük oldu hep. İkinci yarı başlar başlamaz Rıdvan’dan yedikleri aptalca gol, kırılma noktası oldu..
Tüm takımı santranın sağ tarafında. Top sağ kanatta olduğu için ve herkes topa yönelme emri aldığı için 10 kişi o yana koşmuşlar. Solda Beşiktaşlı Rıdvan santrada tek başına, ama ona en yakın Antalya oyuncusu 25 metre mesafede.. Tek başına aldı, gitti, attı golünü.. Böyle gol gördünüz mü, hayatınızda. 2-1 den sonra Beşiktaş umutla coşarken, Ersun panikledi “Korku dağları bekler” hataları yapınca da Beşiktaş, davul zurna ile gelerek ve atarak maçı kazandı.
GALATASARAY MI?.
Fatih Terim’de de rotasyon sorunu vardı, tamam.. Ama asıl sorun rotasyonda değil. Terim ne oyunu okuyabiliyor artık, ne de eleştirileri dikkate alıyor.. Bu hafta Nelsson’un da katkısıyla ileri ve hızlı oyuna başlaması umut vericiydi ama, Alanyaspor’un tek kanattan bile gelse hücumları çok tehlikeli oluyordu. Çünkü orta sahayı çok kolay geçiyordu Alanya.. Terim, Berkan, Taylan ikilisinde ısrar ederken, bence yılın en iyi transferlerinden, ama hep kenarda oturan Alpaslan’ı ön libero olarak düşünmüyordu bile.. Aslında, Marcao’nun yokluğunda Alpaslan oynamalıydı, sakar Luyindama değil, o da ayrı ya..
Fatih 46’da üç, 70’lerde iki değişiklik daha yaptı ama, gene yanlış yaptı.
Bir defa, bu kadar baskılı, sağdan soldan tam 38 orta yapılan ve 13 korner atılan maçta Diagne niye kadroda bile yok?. Öğrendik. Bir sosyal medya mesajında Fatih Terim’i ima eden bir eleştiri yaptığı söylenmiş, Hoca da onu kadro dışı bırakmış. Saha ortasında kendi takım arkadaşını yumrukla döven Marcao’yu “İhtiyacım var” diye affet, ama seni eleştirdiği imasına dahi tahammül etmeden Diagne’yi kadro dışı bırak.. Bu mudur, yani?. Eee!. İmparatore olunca böyle oluyor, zahir..
Yüzde 100 nerdeyse baskılı oynuyor, ama gol atamıyorsun. Kurtarıcılar, bu sene satışa çıkarılan ve müşteri bulamayan(!) Terim’in öz evladı Feghouli ve yeni Belhanda’sı Babel oluyor hep.. Oysa kenarda bıraka bıraka futbolu unutturduğun Ömer’i almak için, takımın nerdeyse tüm savunmasını allak bullak ettin. Bir değişiklik için, sahada bu kadar oynanır mı?. Orta sahadan dışarı aldığın Taylan’ın yerine koy Ömer’i..
Adamın asıl yeri, orta sahanın solu.. İlerigeri oynasın, oynatsın.. Yardım et, kusurlarını düzelt, idmanlarda. Kendini yere atmaktan, aptal fauller yapmaktan vazgeçsin.. Topu en iyi süren, en iyi kesen ve şut atan adam.
Bundan iyi orta saha kanat adamı mı var?. Ama Fatih/Selçuk/Necati üçlüsünde farkında olan yok, Ömer’in olumlu ve olumsuz yanlarının.. Hocam sana çok ciddi bir sorum var.. Florya’da bireysel taktik ve şut idmanı yaptırıyor musun?. Çünkü adamların, eskisi yenisi, o kadar tercih hatası yapıyor ve o kadar kötü şut atıyorlar ki.. Belli çalışmıyorsun. İdmanları medyaya niye kapadığın da anlaşılıyor..
Bireysel taktik derken.. Fenerbahçe’den örnek vereyim.. Maçın bitmesine saniyeler var. Gustavo, Fener kaptanı, santrada topa sahip.. Oradan kendi kalecisine geri pas yapıyor.. Yahu maç bitiyor. Başakşehir kalesine doğru vur ki, hata yapılacaksa, senin kalecin değil, onların kalecisi yapsın.. Bunun adı işte bireysel taktik.. Öndesin diye, kendini durmadan yere atarak oyunu durdurmak, bitecek maçı uzatmak tam cehalet değil mi?. İşte bu da bireysel taktik hatası ve yapan da Başakşehir bu defa.. Ötekilerin hepsi öyle değil mi?.
Milli Takım hocalığı söz konusu iken Aykut Kocaman’ın adının pek çok gazetede geçmesine şaşırmış, “Kim zarf atıyor?” demiştim, meslek dili ile.. Spor yazarları ve müdürler, kendi istediklerini “Adı geçiyor” diye haber yaparlar ya.
Okuyan dostlardan biri, “Haberin yok mu?. Aykut’u isteyen Rıdvan Dilmen” dedi. “Kendisi federasyon başkanlığını, Aykut’u da Milli Takım’a istiyor.” Rıdvan tanıdığım en iyi maç okuyan adamlardan biri. Ona hep, “Fener maçlarını yorumlama” dedim. Çünkü Fener üzerine bin şeytan dolaşıyor kafasında. Yorumunu da etkiliyor.
TRT’yi hiç izlemediğim için Rıdvan’a da bakmıyordum son zamanlarda.. Hem de Aykut’a karşı Fener maçı olunca, “İşte benim için Rıdvan terazisi” dedim ve maç biter bitmez onu açtım.. Bana sorarsanız maçı Fener’e vermek için en etkili adamları oyundan almak dahil, teknik ve taktik olarak her şeyi yapan Aykut, meğer ne ama ne muazzammış kenarda.. Fener’e nasıl tuzaklar kurmuş meğer, ben cahil, hata sanırken.. Hepsini, dakika dakika, bilerek, hesaplayarak yapmış.. Bir Aykut övgüsü.. Bir Aykut övgüsü.. Ne Başakşehir’i yahu.. Liverpool’dan Barcelona’ya, Bayern’den Paris St. Germain’e gitmeyeceği takım yok, Kocaman Hoca’nın.. “Vay anasını sayın seyirciler” diye efsane olmuş bir lafı vardı TRT spikerinin, ya da hiç söylenmemiş şehir efsanesi miydi bilmem, ama şimdi ben söylüyorum işte..